1 Eylül 2016 Perşembe

İşte İşin Ederi ve Oluru ;Eylül Ezgilemesi

Bu sene biraz zor geçti. Belki de onunla ilgilidir bu evden çıkmak istemeyişim ,benim için 50 yılda bir meydana gelen inanılmaz bir  doğa olayı hâline gelmesi. Immm siz Türkler nasıl diyor , match etmiş, taşlaşmış, 6000 yıl önce yazılmış çivi yazılı tabletlere dönmüş ve hiçbir şekilde bazı şeyler değiştirilemiyor dediğim noktalar ,virgüller ,,,

*Yılda bir kez iki damla suyla yaşayabilen, hattâ toprağından söküp öylece bırakınca bile ölmez denilen kaktüslerim yaşamadı.
*Uzun uzun yazılan mesajlara çok fazla ":)" dan ibaret geri dönüş yaptım belki , kelimesiz kaldım …
*Aldığım abur cuburlar bir kez olsun "buradan açınız" yazan yerlerden açılmadı.
*Çok fazla "demiştim" dedim .

 Peki tüm bunlar beni dış dünyaya küstürüp evde kendi yarattığım dünyada yaşamaya itmiş olabilir mi? Tabii ki hayır. Yeni imajım için kontrabas öğreniyorumdur belki , simbiyotik yaşamaktan inzivaya çekilip şarkıcı Çelik’e dönüp çok anlam yüklüyorumdur , neden olmasın !

Ama mecbur çıkıyorsun dışarıya döngü şöyle işliyor ,  Varan 1 :ATM  , arabayla mı gitsem acaba diye düşünürken bir baktım Atm'ye gelmişim zaten. Işığa alışmadan eve geri dönmek için hızlı da yürüyünce 10 saniye içinde atm'nin önünde uzayıp giden kuyruğa eklendim.

ilk sırada bir elinde telefon bir elinde bankamatik kartıyla her hareketi "yapamıyoruuuğğmm" diye bağıran, işini bankamatikle konuşarak çözmeye çalışan yaşlıca bir amca vardı. Bizler için olmasa bile bu insanlar için insanlarla iletişim kurabilen, duyguları olan robotlar yapsınlar istiyorum. Varsın dünyayı ele geçiren süper akıllı robotlar olmasın, varsın sadece makinelerle konuşup anlaşılmayı bekleyen yaşlı teyzelerin, amcaların işi görülsün. I have a dream :)

Rahat bir yarım saat sonra sıra bana geldi. Bankamatik paralarımı aldı. Mutlu mutlu mırıldandı, biraz titredi, işler iyice tuhaflaşmaya başlayınca  bankamatikle bu mahrem anlarında göz temasını kestim. Sonuç olarak paralar artık benim değildi. İşe gitmek için araba almak için işe giden bir kapitalizm kölesiydim. Çarklar falan biliyorsunuz .Bu yozlaşmış sisteme olan öfkem marketin kahvaltılık reyonuna kadar sürdü, kuzu gibi yan yana yatan dil peynirlerini görünce tamamen kayboldu. Kahvaltılık reyonunda öfkeye yer yok. Kahvaltılık reyonunda hepimiz kardeşiz.

Sonrasında dualar eşliğinde eve döndüm. Kime dua ettiğimi bilmesem de kabul edilmiş olacaklar ki , “sağlık olsun” diyip döndüm ,bedenen kendimi dışarıya çıkarsam da ruhen bir süreliğine ev inzivasına çekildim.

Sevgili Dostlar , fakültelerde birinci sınıftan itibaren egoya giriş (ego101), insanları böcek gibi görmenin temelleri, küçümseme teknikleri falan gibi dersler veriliyor sanırım. Var böyle bir müfredat bence yoksa bir aydınlanmalıyım  .Ego101’den muaf herkesle yeni sayfalarda  , üretilen her noktada bir araya gelebiliyorken ,


Kendinize çok iyi bakın, sevgiler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages

Bumerang - Yazarkafe