Salı günlerini oldum olası sevmiyorum.Hafta başı desen değil
, bitimine daha çok yol var.Boğazım acıyor hastalık habercisi olduğu belli,söylene
söylene gidiyorum her sabah işe. Sabahları kalkıp mutlu olan insanlarla bir
arada kalarak biraz feyz almalıyım,eğer numara yapmıyorsanız tabi...Her sabah
kronik olarak dünyam başıma yıkılmış modundayım,şimdi sevdiği işi yapanlar bu
noktada atlayacaklar biliyorum “insan sevdiği işteyken her sabah koşarak
gidiyor bla bla blaaa” benim olayım iş değil , uyumaya aşık bir insanım
yaşamımı uykuma göre düzenlemek beni mutlu ediyor,napiyim.Ama Allah öyle bir
Allah ki işte ,neyi seviyorsam acayip şeyini çıkarttığım için , sapıttığım
noktada benden biraz
alıyor,uzaklaştırıyor onu . Uykum buna dahil,okul hayatımdan beri sabahları
karga bokunu yemeden beni sokaklara
düşürecek bir neden illa ki var, bir dönem hiç unutmuyorum öğlenciydim , o
zaman da sabahları “dünyayı kurtaran adam “olmak için kursa gidiyordum . Şimdi de 07.30’da başlayan bir işim var ,ne mutlu bana. Saat 10’da, 11’de başlasam o
işe gör bak bende ki performansı , projeye proje katarım ama sabahları
yatağımdan kaldırtıp beş altı tane düdük makarnanın, klavyenin ne olduğunu
anlamaya çalışmasıyla ilgili konuşmak enerjimi alıyor,Pharmoton bile kafi değil
.
Bir de işe gidiyorum,her sabah acayip enerjik gelip bır bır
susmadan konuşanları var. Kaç gün önceden hazırlandın bugüne uyanmak için ? Ne
içtin ne yedin demiyorum bak, ben senden çok ya da senin kadar yiyorumdur
,tartıdan biliyorum . Ben daha uyanamamışım,üstümde montum geriniyorum,içime
acaba sütyenimi giydim mi , deodorant sürdüm mü , ay şu çizmeme bak, ne kadar
çamurlu kim silecek yhaaa” diyerek mır mırlanarak pcmi açıyorum . Biraz az ya
da biraz fazla uyumaya tahammülsüz gözlerim yine şişmiş ,çantamda rimel filan var
mı yok mu kurcalıyorum . Günün başladığına kendimi inandırmaya çalışıyorum .
“Bu iş çok acil hemen
yönlendirin,hemen geri dönün “ diyenlere paketleme cümlelerini hiç düşünmeden
ağzım hazır şekilde geveliyorum ,”tabi tabi bildiriyorum anlıyorum tabi kii”,sesi
beynimi deliyor Allahım nasıl bağırıyor bir de kocası boşamak isterse o ses
kaydını veririm dinletsin mahkemeye ,adamı bir çırpıda kurtarıverirler bu
cadıdan diye düşünüyorum . “Aradım geri dönüş yapmadın” diye trip atanları da
var , alt tarafı internet uyumluluk moduna tıklayacağım belki ama yok adam
tutunmuş illa konuşacak benimle,sonuçta beş dakikalık bir telefon geçmişimiz
olmuş. Bu şekilde yarı yolda kalmış hissediyor kendini sanırım.Hizmet sektörü
diyorlar ki ben onu gerçekten yapmasına iyi yaparım , dediğin hizmetse eve
gelen misafiri kapının önünde patlayacak gibi kapının eşiğine kadar uğurluyorum,yemek
yediğim yerde garson gelirken daha masayı toplarım,ruhumda hizmet(çilik)var.
Alıştırmak,alışmak çok kötü ,belki adam biraz kurcalasa
yapabilir ,ama güvenmiyor kendine hep bir bozarım alt,üst ederim canım pcyi
korkusu. Bizim de öyle zor alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz,hep bundan sonrası ne
olur korkusu,hep yaparım ederim ama ya bozarsam ,altını üstüne getirirsem
korkusu. Ama korumaya çalıştıkça bozuluyor zaten ambalajın ,bazen çok kolay
bozuluyor çok kolay dağılıyor sonrası "ama ben şöyle de demiştim,şöyle de
yapmıştım,şunu beklediğim için durmuştum "diye diye yiyorsun kendini . Bugüne kadar verdiğim hiç bir
karardan gerçekten hiç pişmanlık duymadım,karnımı dizlerime çekip ağladığım
zamanlarda bile hiç pişmanlık
duymadım,kendi canımı yaktığımın acısı hep ağır bastı,kamçıladı. Biraz kendini sevmek gerekiyor,haticelere
bakmayın neticeler çok daha önemli.Sizi siz yapan her şey ,herkes sizden biraz
numunelik alıyor ,ama yani patolojiye sonuç verirken de kolunu bacağını bırakıp
çıkmıyorsun ya ,kendini neden bırakasın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder